Kayıtlar

ASLI (16. BÖLÜM)

Okula vardığımda saatime bakıp erken geldiğimi farkediyorum ve bir banka oturuyorum. Saniyeler sonra, sanki beni bekliyorlarmış gibi Aylin ve yanında da birkaç kız geliyor. -”Selam Aslı.” “Merhaba.”, diyorum gülümseyerek. -”Ee, nasıl, okulumuzu sevdin mi?” “Daha yeni geldiğim için pek şey öğrenmedim okul hakkında.” -”Merak etme, birkaç güne alışırsın bize. Okulumuzu da çok seveceğine eminim.”, diyor Aylin yan gülümsemesiyle. Ben de tebessüm ederek karşılık veriyorum. Ben konuşmasının başlamadan direkt bitmesini istiyorum aslında. Çünkü bu kızla konuşurken nedense ona karşı herhangi bir yakınlık hissetmiyorum. Fazla itici geliyor bana, nedenini ben de bilmiyorum. Ama o hep benim hakkımda herşeyi öğrenmek ister gibi görünüyor. Belki de ben sadece bu kadarını görüyorum. Belki de davranışlarını ben kötüye yoruyorumdur sadece? Tamam, Aslı yeter. Az sonra bahçenin kapısı önünde bir araba duruyor. Arabadan çok, camdan yüzünün yarısı görünen, hatta yüzünü resim k...

ASLI (15.BÖLÜM)

Sabah olduğunda beni uyandıran alarmın yerine horoz sesi oluyor. Evet, bir horoz. Hayır, hayır, uyku sersemi falan değilim.  Öyleyse bu ses nereden geliyor?  Gözlerim saate çarpıyor bir an ve aşağı iniyorum.  Aşağı inip yüzümü yıkamaya koyuluyorum.   Banyodan çıktıktan sonra annemi  masa hazırlarken görüyorum. Sıcak bir gülümsemeden sonra sandalyeye oturuyorum. -“Günaydın canım.” “Günaydın annee..” diyorum  yüzüme şirin bir gülümseme yerleştirmeye çalışırken. Gülümsedikten sonra o da sandalyeye oturuyor ve kahvaltıya başlıyoruz. “Anne..” -“Söyle kızım..” “Az once bir horoz sesi duydum. Nereden geldi  o? Şehrin göbeğinde, binaların bitişik bitişik olduğu bu yerde hayvan mı yetiştirilir?” Annem gülerek: -“Tatlım, yandaki  komşulardan gelmiştir.” “Ha? Yandaki ev boş değil miydi?” Gülümserken: -“Dün gece yanımızdali eve yeni insanlar taşındı. Yarın da onlara bir “Hoşgeldin” ziyaretine gideriz.” Etrafıma bakınırken, “Oluur..” ...

ASLI (14. BÖLÜM)

Annemin yüzünde, güçlükle oluşturduğunu, gözlerinden okuduğum bir gülüş beliriyor. -"Günün nasıl  geçti?" "Harika." diyorum göz kapaklarımın birbiriyle kavuşmasını önlemeye çalışırken. -"O belli oluyor. Yorgun görünüyorsun. Uyu biraz dinlen. Aslında.." Hemen sonra gülerek ekliyor. -"Aslında yarın daha da yorulacaksın. Ama bu yorulma öyle bildiğin bunaltıcı yorulmalardan olmayacak." "Yorulmaların hangisi bunaltıcı olmaz ki?" -"Yoo, kim demiş?" diyor gülerek. Daha sonra gülümseyerek ekliyor; -"Yarın çalışmıyorum, izin aldım. Kızımla biraz vakit geçireyim dedim. Yarın okuldan seni ben alacağım. Gününün diğer kısmını sürekli gezip eğlenerek geçireceğiz. Hoş olmaz mı?" "Harika! Tabii olur, hem de çook iyi oluur!" -"Tamamdır o zaman." diyor gülümseyerek. Daha sonra kolundaki saatine bakıp ekliyor. -"Saat de epey geç olmuş, ehh hadi uyuyalım. Yarın çooook meşgül olacağız." diyor güler...

"NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BİLİYORUM"

Dün bitirdiğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitabın adı Ne Düşündüğünü Biliyorum . Yazarı Paul Ekman . Kitap, yalan konusunu tüm detayları ile ele alıyor. İnsanlar neden ve nasıl yalan söylerler? Bir insan karşısındakinin yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlayabilir? Hangi detayları değerlendirerek bunu çözebilir? Yalanı belirlerken düşülmemesi gereken hatalar nelerdir? İnsanların yalan söylerken gerçek ve sahte yüz ifadeleri, ses tonlarındaki değişmeler, vücutlarındaki hareketlenmeler dahil tüm belirtiler, tüm detaylar 347 sayfada olabildiğince iyi anlatılmış. Herkesin kolaylıkla anlayabilmesi söz konusu. Bu kitabı okuyup bitirdikten sonra herhangi bir eğitim almadan bile iyi bir yalan avcısı olabilirsiniz. Kitabı bir de kendi kahramınının ağzından dinleyelim. Sizlerle kitabın arka kısmından bir parça paylaşacağım. "Paul Ekman'ın Ne Düşündüğünü Biliyorum adlı kitabı hem araştırmacaların hem de iletişim konusunda uzman olmayan kişilerin rahatlıkla kullanabileceği açı...

ASLI (13. BÖLÜM)

Yarın olduğunda bir sözcük daha yaraladı beni. Anlamını bilmiyordum. Ama bana çok şey hissettirdi. Alzheimer. Doktor, anneme bir şeyler anlatıyordu. Ve sürekli bu kelimeyi söylüyordu. Bir bok anlamıyordum. Öfkeliydim. Çocuk öfkesi diye bir şey var; çabuk biten. Çocuğun saflığı, o öfkeyi bastırır. Ben de öfkelendim. Düşünüyordum. Babam henüz 70'ne bile basmamıştı. Nasıl bu hastalığa kapılabilirdi ki? Anlayamıyordum. Uykum gözlerimi esir almaya başlıyordu. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Artık  önleyemiyordum ve kapandılar. Gözlerimi açtığımda evdeydik. Annem mutfakta yemek pişiriyordu. Herşey normaldi. Hiç bir şey olmamış gibiydi. Bu konu bir daha açılmadı. Belki de buna hazır olmamı bekliyordu annem. Evet, bunu bekliyordu. 15 yaşıma geldiğimde artık bunu anlayabilir kapasitesine erişmiştim. Annem beni bir yere götürüyordu. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Geldiğim yer bembeyaz duvarlarıyla bomboş bir odaydı. Birkaç yatakta adamlar uzanıyordu. Biri gözüme o kadar tanıdık geldi ki.. Ba...

ASLI (12. BÖLÜM)

O zamanlar 13 yaşındaydım. Annem çalışmıyordu. Babam eve geç saatlerde geliyordu. Göremiyordum onu. Pazar günleri evde oluyordu. Her pazar benim için bayramdı. Çünkü o gün hep, babam annemle beni alır gezdirirdi. Çok eğlenirdik beraber. Çok güzel vakit geçirirdik. Her şey yolunda gidiyordu. Aradan uzun bir süre geçmişti. O gün geç uyuyacaktık annemle. Doğum günümdü çünkü. Babamsız kutlayamazdım. Saat 12'yi buldu. Babam gelmedi. Bu saatte evde olması gerekiyordu.  Saat 12:30'u buldu.  Babam gelmedi.  Her geçen bir yarım saat, umudumdan bir parça alıp götürüyordu.  Çocuk umudu diye bir şey vardır; hiç bitmeyen.  Ben de umudumu kaybetmedim.  Evet, eksiliyordu ama bitmiyordu.  En kötü ihtimalleri duyduğu hâlde  ufacık bir sözcükten bile kendine umut yaratabilirdi çocuk.  Yetişkinlerin yapamadığı şeylerden biri de bu değil midir? Ben de yarattım.  Annemin yüzüne baktığımda umut aradım, bunu farkettiğinde gülümsüyordu.  O  kadar bec...

ASLI (11.BÖLÜM)

"Eve atıyorum kendimi. Koltuğa bir çırpı oturuyorum. Derin bir iç çekip etrafımı inceliyorum. Her şeyden usanmış bakışları takınan gözlerim, saate çarpıyor bir an duvardaki. 11:42. Annemin yokluğunu hissediyorum. Bu saatte evde olması gerekiyordu. Saniyeler sonra, "Aslı? Anahtar sende miydi?" diyor ilk önce beni panikleten sonra yüreğimi rahatlatan tanıdık o ses.  "Evet anne. Ne olur ne olmaz diye yanıma almıştım." Her zamanki gibi o tatlı gülüşünü yüzüne yerleştiriyor. Özlemişim, kaç gündür eve olduğundan geç saatlerde geliyordu. Nihayet annem karşımdaki koltuğa hızlıca oturuyor. Şaşırmıyorum, her zaman böyle acelecidir annem, en normal konularda bile. Şimdi soru yağmuruna hazır ol Aslı. Annemin az sonra soracağı sorulara o denli alıştım ki artık, cevapları ezberimde. "Harika, evet anne, evet anne, tamam anne, bakarız anne..." -"Ee kızım, uzun zamandır anne kız başbaşa konuşamıyorduk.." "Biz zaten her zaman başbaşa değil miydik? İl...