Teknoloji ve Tasarım Günlüğüm
Merhaba arkadaşlar!
Ben bir 7. sınıf öğrencisi olarak Teknoloji ve Tasarım dersi görüyorum.
Teknoloji ve tasarım dersi için ne düşünüyorsunuz? Ben, titiz öğretmenlerin biz öğrencilerden fazla şeyler beklediğini söyleyebilirim. Bu yüzden bu ders, çok emek istiyor, özen istiyor. Özensiz yapılan projelerle öğretmenlerden geçerli bir not almak -hele ki bu dersin öğretmenleri için- neredeyse imkansız. Ha, "Ben zoru başarırım, imkansız biraz zaman alır." gibi bir hayat felsefeniz varsa o başka.
Teknoloji tasarım aslında ülkemizin gençleri adına faydalı bir ders. Fakat, az önce de bahsettiğim gibi araya bazı titiz, ayrıntıları önemseyen, hiçbir şeyi beğenemeyen hocalar girince suyun rengi değişiyor. Biz öğrencilere, mucit gözüyle bakıp mucit tavırlarıyla davranıyorlar.
Bu dersin kendine has birkaç kuralları var. Ya da "kural" demeyelim de, kendine has birkaç gereksinimleri var. Özgün tasarımlar, modernlik, soruna çözüm üretme, maketler, çalışılabilir duruma getirme, falan fistan...
Fikir üretip icat çizmek hadi neyse de, bir de bunun makedini yapmak nedir! En sevmediğim şeydir şu maket işleri. Zaman katilinin tekidir. Onun yerine icatlarımız olduğu gibi defterlerimizde güzel bir hayal gücü anısı olarak kalsa fena mı olur?
Çünkü buluşlarımızın makedini yaptığımızda, inanın çizimle makedin arasında 7 değil tam 20 fark bile bulabilirsiniz!
İstediğimiz gibi olmaz maketler...
Neyse, öyle böyle yapmak zorundayız buluşumuzu daha gerçekçi kılmak adına maketleri.
Ben de düşündüm, taşındım. Önce icat bulmalıydım. Ne icat edebilirdim ki, bu devirde her şey de vardı zaten.
Öğretmenimizin bildirisi üzerine; Önce çevremizdeki sorunlardan birini seçmeliyiz, daha sonra da bu soruna yönelik çalışmalar yapmalıyız. Bu çözümleri üreten ve bu çözümleri uygulayabilen bir icadımız olacakmış.
Ya ben her zaman diyorum işte; bir makine olsun, para fışkırtsın! Böylece dünyadaki kimse aç kalmaz, susuz kalmaz. Sorunlar da ortadan kalkar. Herkes zengin, ne güzel işte! Bundan kolay ne var? Hayır, ben mi çok zekiyim de bu fikir kimsenin aklına gelmiyor; yoksa insanlar mı çok aptal da bunu düşünüp uygulamıyorlar?..
Düşündüm taşındım, tüm ev halkının büyük bir sorununu buldum. Geleneksel, fazla geleneksel bir kavga; Kumanda kavgaları! İşte bu sorunu ortadan kaldıracak çok eğlenceli, çok uygun bir icat keşfettim; 2 ekranlı televizyon! Televizyon firmaları hemen hareketlenip bu buluşu hayata geçirmeli! :)
Ürünün şeklini karamalar yaparak tasarım günlüğüme çizdim. Her ne kadar bizim bu karamalar yapışımıza teknoloji tasarım öğretmenleri kibar ve modern bir şekilde "taslak çizim" olarak adlandırsalar da biz anlı şanlı "karalama" kelimesini dilimizden eksik edemeyeceğiz.
İlk hafta iyiydi. Öğretmen masasına giderek ürünümüzün özelliklerine anlattık öğretmene.
İkinci hafta dersin en berbat kısmına, maket yapımlarına geçtik.
Televizyonumsu bir kutu gerekiyordu bana. "Televizyonumsu mu?" dediğinizi sezebiliyorum. Ne yani, "sarımsı, yeşilimsi, abiyemsi" gibi kelimeler var da "televizyonumsu" neden olmasın?
Dolapları karıştırırken gözüme bir kutu çarptı. Annem işte, tabak satın aldığı kutuyu temizlemiş, koymuş oraya. "Lazım olur." felsefesiyle...
Bu kutu tam aklımdaki gibiydi. Normalde televizyonlar ya siyah, ya gri ya da beyaz olur. Ama ben yeni bir akım başlatarak televizyonu kırmızı yapmaya karar verdim. Beyaz karton bulamadım n'apalım yani? Yan kısımlarını da sarıya boyayınca...Hayır, hayır özellikle Galatasaray renklerini yaptığımı düşünmeyin. Tesadüfen oldu o.
-Son değil, öbür ki hafta devamı gelecek.-
Ben bir 7. sınıf öğrencisi olarak Teknoloji ve Tasarım dersi görüyorum.
Teknoloji ve tasarım dersi için ne düşünüyorsunuz? Ben, titiz öğretmenlerin biz öğrencilerden fazla şeyler beklediğini söyleyebilirim. Bu yüzden bu ders, çok emek istiyor, özen istiyor. Özensiz yapılan projelerle öğretmenlerden geçerli bir not almak -hele ki bu dersin öğretmenleri için- neredeyse imkansız. Ha, "Ben zoru başarırım, imkansız biraz zaman alır." gibi bir hayat felsefeniz varsa o başka.
Teknoloji tasarım aslında ülkemizin gençleri adına faydalı bir ders. Fakat, az önce de bahsettiğim gibi araya bazı titiz, ayrıntıları önemseyen, hiçbir şeyi beğenemeyen hocalar girince suyun rengi değişiyor. Biz öğrencilere, mucit gözüyle bakıp mucit tavırlarıyla davranıyorlar.
Bu dersin kendine has birkaç kuralları var. Ya da "kural" demeyelim de, kendine has birkaç gereksinimleri var. Özgün tasarımlar, modernlik, soruna çözüm üretme, maketler, çalışılabilir duruma getirme, falan fistan...
Fikir üretip icat çizmek hadi neyse de, bir de bunun makedini yapmak nedir! En sevmediğim şeydir şu maket işleri. Zaman katilinin tekidir. Onun yerine icatlarımız olduğu gibi defterlerimizde güzel bir hayal gücü anısı olarak kalsa fena mı olur?
Çünkü buluşlarımızın makedini yaptığımızda, inanın çizimle makedin arasında 7 değil tam 20 fark bile bulabilirsiniz!
İstediğimiz gibi olmaz maketler...
Neyse, öyle böyle yapmak zorundayız buluşumuzu daha gerçekçi kılmak adına maketleri.
Ben de düşündüm, taşındım. Önce icat bulmalıydım. Ne icat edebilirdim ki, bu devirde her şey de vardı zaten.
Öğretmenimizin bildirisi üzerine; Önce çevremizdeki sorunlardan birini seçmeliyiz, daha sonra da bu soruna yönelik çalışmalar yapmalıyız. Bu çözümleri üreten ve bu çözümleri uygulayabilen bir icadımız olacakmış.
Ya ben her zaman diyorum işte; bir makine olsun, para fışkırtsın! Böylece dünyadaki kimse aç kalmaz, susuz kalmaz. Sorunlar da ortadan kalkar. Herkes zengin, ne güzel işte! Bundan kolay ne var? Hayır, ben mi çok zekiyim de bu fikir kimsenin aklına gelmiyor; yoksa insanlar mı çok aptal da bunu düşünüp uygulamıyorlar?..
Düşündüm taşındım, tüm ev halkının büyük bir sorununu buldum. Geleneksel, fazla geleneksel bir kavga; Kumanda kavgaları! İşte bu sorunu ortadan kaldıracak çok eğlenceli, çok uygun bir icat keşfettim; 2 ekranlı televizyon! Televizyon firmaları hemen hareketlenip bu buluşu hayata geçirmeli! :)
Ürünün şeklini karamalar yaparak tasarım günlüğüme çizdim. Her ne kadar bizim bu karamalar yapışımıza teknoloji tasarım öğretmenleri kibar ve modern bir şekilde "taslak çizim" olarak adlandırsalar da biz anlı şanlı "karalama" kelimesini dilimizden eksik edemeyeceğiz.
İlk hafta iyiydi. Öğretmen masasına giderek ürünümüzün özelliklerine anlattık öğretmene.
İkinci hafta dersin en berbat kısmına, maket yapımlarına geçtik.
Televizyonumsu bir kutu gerekiyordu bana. "Televizyonumsu mu?" dediğinizi sezebiliyorum. Ne yani, "sarımsı, yeşilimsi, abiyemsi" gibi kelimeler var da "televizyonumsu" neden olmasın?
Dolapları karıştırırken gözüme bir kutu çarptı. Annem işte, tabak satın aldığı kutuyu temizlemiş, koymuş oraya. "Lazım olur." felsefesiyle...
Bu kutu tam aklımdaki gibiydi. Normalde televizyonlar ya siyah, ya gri ya da beyaz olur. Ama ben yeni bir akım başlatarak televizyonu kırmızı yapmaya karar verdim. Beyaz karton bulamadım n'apalım yani? Yan kısımlarını da sarıya boyayınca...Hayır, hayır özellikle Galatasaray renklerini yaptığımı düşünmeyin. Tesadüfen oldu o.
-Son değil, öbür ki hafta devamı gelecek.-
Yorumlar