"Küçük Prens"
Sizlere dün bitirdiğim harika bir kitaptan bahsedeceğim. Aynı zamanda "Hangi kitabı alıp da okusam?" diye kararsızlığa düşen kişilere de güzel bir öneri.
Antoine de Saint-Exupery'nin yazmış olduğu Küçük Prens kitabının çevirisi, iki önemli insan Tomris Uyar ve Cemal Süreya'ya ait. Eserde, gezegenleri gezintiye çıkan küçük bir çocuktan bahsediyor. Bu çocuğun, karşılaştıkları insanlar ve canlılardan, onların nasıl bir yaşama ait olduğundan bahsediyor. Meraklı bir çocuk olan Küçük Prens'in bakış açısı belki de bu karşılaştıklarıyla değişiyor. Yeni yeni şeyler öğreniyor. Ve aslında bizim o ünlüce lafımız "hayata atılmak" değil de, "dünyaya atılıyor" Küçük Prens. Biz, Dünya'ya ait çoğu ülkeleri gezip gören insanlara hep "Dünya'yı gezmiş!" deriz. Acaba gerçekten Dünya'yı mı yoksa insanlar tarafından önem verilen korunup gözaltına alınan yerleri mi gezmiş? İşte Küçük Prens, gezegenleri büyük bir coşku ve merakla geziyor. Bizim 'Ne var, gayet normal.' diye sıradanlaştırdığımız şeyleri öyle özelleştiriyor ki o küçük kalbiyle Küçük Prens. Onları olağanüstü tutuyor gözünde, ve böyle o yerler olduğundan fazlasıyla güzelleşiyor.
"Yaşadığı yeri cennete çeviremeyenlerin kaçtığı her yer cehennemdir."
Belki de bu söz esas alınmış kitapta. Sadece bununla kalınmamış, verdiği anlamlı ve özlü mesajlarla çok şey veriyor bize aslında Küçük Prens. Dilerseniz size kitaptan 'altı çizilmelik' kısımları atayım.
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar."
"Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
"Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir."Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.
Antoine de Saint-Exupery'nin yazmış olduğu Küçük Prens kitabının çevirisi, iki önemli insan Tomris Uyar ve Cemal Süreya'ya ait. Eserde, gezegenleri gezintiye çıkan küçük bir çocuktan bahsediyor. Bu çocuğun, karşılaştıkları insanlar ve canlılardan, onların nasıl bir yaşama ait olduğundan bahsediyor. Meraklı bir çocuk olan Küçük Prens'in bakış açısı belki de bu karşılaştıklarıyla değişiyor. Yeni yeni şeyler öğreniyor. Ve aslında bizim o ünlüce lafımız "hayata atılmak" değil de, "dünyaya atılıyor" Küçük Prens. Biz, Dünya'ya ait çoğu ülkeleri gezip gören insanlara hep "Dünya'yı gezmiş!" deriz. Acaba gerçekten Dünya'yı mı yoksa insanlar tarafından önem verilen korunup gözaltına alınan yerleri mi gezmiş? İşte Küçük Prens, gezegenleri büyük bir coşku ve merakla geziyor. Bizim 'Ne var, gayet normal.' diye sıradanlaştırdığımız şeyleri öyle özelleştiriyor ki o küçük kalbiyle Küçük Prens. Onları olağanüstü tutuyor gözünde, ve böyle o yerler olduğundan fazlasıyla güzelleşiyor.
"Yaşadığı yeri cennete çeviremeyenlerin kaçtığı her yer cehennemdir."
Belki de bu söz esas alınmış kitapta. Sadece bununla kalınmamış, verdiği anlamlı ve özlü mesajlarla çok şey veriyor bize aslında Küçük Prens. Dilerseniz size kitaptan 'altı çizilmelik' kısımları atayım.
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar."
"Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
"Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir."Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.
Yorumlar