KAYBEDİLEN "BEN"LİK
Bazen öyle oluyor ki bazı kişileri kendimizden daha üstün görüyoruz. Bazen onların davranışlarına özeniyoruz. Bazen de kendi "ben"liğimizi kaybediyoruz, adeta ikinci bir kişilik taşıyoruz.
Kimi zaman çevremizdeki bazı insanların edalarını (davranışlarını) kendimize örnek alıyoruz. Bu olay, gayet normaldir. Fakat, örnek aldığımız kişinin ruhunun, hâl ve hareketlerinin tamamını kendi "ben"liğimize yansıtırsak, kendimizi olduğu gibi kaybederiz. Kendi tercihlerimiz, kendi seçimlerimiz, kendi zevklerimiz, fobilerimiz, hobilerimiz, yaşam tarzımız, felsefemiz, her konudaki anlayışımızı kaybederiz, kendi ruhumuzu kaybederiz. Başkasının kişiliğini kendi üzerimize alırız adetâ.
Bu doğru bir olay mıdır?
Hayır efendim. Yerden göğe kadar yanlış bir davranış olup kendimize zarar etmiş oluruz. Kişi, kendi ruhunu kaybederse bir daha geri alabilmesi pek de mümkün olmaz. Söylediklerimi bir örnek ile pekiştirmek istiyorum;
Örneğin Betül, hayranı olduğu bir ses sanatçısının giyim tarzını, edebi ve hayati düşünce & fikirlerini, fotoğraf çekimlerini, yaşam tercihlerini kendi ruhuna, karakterine uyguluyor. Onu, kendisine örnek alması her ne kadar normal karşılansa da, o, örnek almayla yetinmemekle beraber, onun yaptıklarını kendisi de yapıyor. Onun mimiklerini dahi kendi yapıyor. Bu durumu ben, kaybedilen "ben"lik olarak tanımlıyorum. Çünkü bu olayın eşitlendiği şeyler, özentilik ve taklitciliktir. Bundan ötürü başka bir şey de değildir. Bu sebepten dolayı, bu şeylerin çıkardığı sonuç, kişinin kendi "ben"liğinin kaybetmesidir.
Bunun yanı sıra, bu olayı ikinci kişilik veya karakter kökü olarak da tanımlamaktayım. Kendi kişiliğinizin dışarısına çıkmayın. Kusurlu bir karaktere sahip olabilirsiniz ama bilin ki özendiğiniz kişilerin karakterini taşıyınca daha da kusurlu oluyorsunuz. Ve hiç kimse kusursuz değildir!
Kimi zaman çevremizdeki bazı insanların edalarını (davranışlarını) kendimize örnek alıyoruz. Bu olay, gayet normaldir. Fakat, örnek aldığımız kişinin ruhunun, hâl ve hareketlerinin tamamını kendi "ben"liğimize yansıtırsak, kendimizi olduğu gibi kaybederiz. Kendi tercihlerimiz, kendi seçimlerimiz, kendi zevklerimiz, fobilerimiz, hobilerimiz, yaşam tarzımız, felsefemiz, her konudaki anlayışımızı kaybederiz, kendi ruhumuzu kaybederiz. Başkasının kişiliğini kendi üzerimize alırız adetâ.
Bu doğru bir olay mıdır?
Hayır efendim. Yerden göğe kadar yanlış bir davranış olup kendimize zarar etmiş oluruz. Kişi, kendi ruhunu kaybederse bir daha geri alabilmesi pek de mümkün olmaz. Söylediklerimi bir örnek ile pekiştirmek istiyorum;
Örneğin Betül, hayranı olduğu bir ses sanatçısının giyim tarzını, edebi ve hayati düşünce & fikirlerini, fotoğraf çekimlerini, yaşam tercihlerini kendi ruhuna, karakterine uyguluyor. Onu, kendisine örnek alması her ne kadar normal karşılansa da, o, örnek almayla yetinmemekle beraber, onun yaptıklarını kendisi de yapıyor. Onun mimiklerini dahi kendi yapıyor. Bu durumu ben, kaybedilen "ben"lik olarak tanımlıyorum. Çünkü bu olayın eşitlendiği şeyler, özentilik ve taklitciliktir. Bundan ötürü başka bir şey de değildir. Bu sebepten dolayı, bu şeylerin çıkardığı sonuç, kişinin kendi "ben"liğinin kaybetmesidir.
Bunun yanı sıra, bu olayı ikinci kişilik veya karakter kökü olarak da tanımlamaktayım. Kendi kişiliğinizin dışarısına çıkmayın. Kusurlu bir karaktere sahip olabilirsiniz ama bilin ki özendiğiniz kişilerin karakterini taşıyınca daha da kusurlu oluyorsunuz. Ve hiç kimse kusursuz değildir!
Yorumlar